turkey etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
turkey etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Ekim 2017 Perşembe

Kahramanların Ölümü

Kahramanlar Can Verir
Araz Elses'in sesinden Kahramanların Ölümü şiiri videosu aşağıdadır.




(Şehit Tayyareci Kurmay Yüzbaşı İsmail Kâmi'nin büyük hâtırasına)

Son zamanlarda birçok yerde gördüğümüz "Kahramanlar can verir, yurdu yaşatmak için" sözünün nereden geldiğini biliyor muyuz?

25 Ağustos 1931 Salı sabahı yapmakta olduğu tekamül uçuşları esnasında geçirdiği bir kaza neticesinde tayyaresiyle beraber sukut ederek şehit olan Yüzbaşı İsmail Kâmi için Nihal Atsız," Kahramanların Ölümü " isimli şiiri kaleme almıştır.

Peki Yüzbaşı İsmail Kami kimdir?

Sicil bilgileri.(2)

Adı soyadı : Hv.Plt.Kur.Yzb.İsmail Kâmi
Baba adı   : Mehmet
Ana adı    :
Doğum yeri ve tarihi : İstanbul-1898
Şehadet yeri ve Tarihi : Eskişehir, 25.8.1931
Son görev yeri : Eskişehir Hava Ok.K.lığı
Sicil No : 1916-250
Medeni hali : Evli 1 çocuk.
Eş ve cocuklarının adı : Saffet-İlhan
Gömülü olduğu yer : Eskişehir Hava Şehitliği.


Kahramanların Ölümü

Gerilir zorlu bir yay
Oku fırlatmak için;

Gece gökte doğar ay
Yükselip batmak için.

Mecnûn inler, kanını
Leylâ'ya katmak için.

Cilve yapar sevgili
Gönül kanatmak için.

Şair neden gam çeker?
Şiir yaratmak için.

Dağda niçin bağrılır?
Feleğe çatmak için.

Açılır tatlı güller
Arılar tatmak için.

Göğse çiçek takılır
Solunca atmak için.

Tanrı kızlar yaratmış
Erlere satmak için.

İnsan büyür beşikte
Mezarda yatmak için.

Ve........................
Kahramanlar can verir
Yurdu yaşatmak için... 1931

Hüseyin Nihal Atsız

3 Ekim 2017 Salı

12 Eylül 2017 Salı

12 Eylül Darbesi ve Mektuplar

12 eylül darbesinde yargılanan 12 yaşındaki bir çocuk

12 Eylül askeri darbesinin üzerinden 37 yıl geçti.


Siyasi partileri de lağveden askeri yönetim, Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit'i Hamzakoy'a, Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeş'i ise Uzunada'ya sürgüne gönderdi. Siyasi yasaklar geldi.

12 Eylül Alparslan Turkeş

Bülent Ecevit 12 eylül


İlk olarak sol görüşlü Necdet Adalı, ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi.

12 Eylül Darbesi



Mustafa Pehlivanoğlu'nun Mektubu

''Sevgili anneciğim ve babacığım, sizler beni bu yasa kadar büyüttünüz ve yetiştirdiniz. Benim sizlere karşı islemiş olduğum hataları ve suçlarımı affedin. Hakkınızı helal edin. Ben sizlerin bir evladınız olarak, bugüne kadar Cenab-ı Hakk'ın ve Onun Resulünün, Yüce Peygamberimizin yolundan ayrılmadım. Alın yazımız böyle yazılmış. Kader ne ise onu çekeceğiz. Ben de kardeşim Haydar gibi bir an önce Allah'ın huzuruna çıkacağım. Eğer benim günahım varsa Cenab-ı Allah'ın huzurunda çekmeye hazırım. Yok, bir yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler, idam edenler Allah'tan bulsunlar. Şunu hiç bir zaman unutmasınlar ki, Mustafa'lar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır. Zafer her zaman Allah'a inananlarındır.
Bunun için hiç üzülmeyin. Cenazemin arkasından ağlamayın, günahtır. Sizden ricam ağlamayın. Anne, sizlerle helalleşmek isterdim, fakat olmadı. Hakkım varsa, hepinize helal olsun, siz de helal edin.
Son olarak, abime, yengeme, yiğenime, bacıma selam eder, haklarını helal etmelerini dilerim. Nişanlıma da selam eder, Cenab-ı Allah'ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim.
Oğlunuz Mustafa''
7 Ekim 1980



Necdet Adalı'nın mektubu


“Sevgili anneciğim ve babacığım,
Sizleri ve ezilen halklar adına mücadeleyi, erken bırakmak zorunda kaldığım için üzgünüm ama bundan ve içinde bulunduğum durumdan dolayı hiçbir zaman pişmanlık duymadan ve şu kısa yaşamım içersinde hiçbir şahsi çıkar gözetmeden ezilen halklar adına verilen mücadelede yerimi almaya çalıştım ve bundan dolayı gurur duyuyorum. Hâkim sınıfların göstermek istediği gibi bizler hiçbir zaman savunmasız insanlara karşı katliam girişiminde bulunmadık. Fakat onların bizi böyle göstermeleri ve faşistlerle bizi aynı kefeye koyarak cezalandırmaları, bizim nezdimizde ezilen halkların mücadelesine yapılan bir saldırıdır.
Anneciğim ve babacığım; sizlere kısaca bahsettiğim gibi hiçbir pişmanlık duymuyorum. Sizlerin de ezilen halklar uğruna verilen mücadelede katledişimden dolayı üzülmemenizi ve bundan gurur duymanızı bekliyorum. Ağabeylerime ve ablalarıma da yazmak isterdim fakat buna olanak yok. Kendilerine çok selamlar. Burada satırlarıma son verirken, hürmetle ellerinizden öperim. Arkadaşlara selam. Hoşçakalın.”
7 Ekim 1980



29 Ağustos 2017 Salı

Arabistanlı Lawrence Hayatı

Lawrence of Arabia 1918

Thomas Edward Lawrence, Nam-ı diyar " Arabistan'lı Lawrence "


Arap devletlerinin temelini atan, onları Osmanlı'dan kopararak batıya bağlayan yegane istihbarat ajanı ve modern gerilla savaşının mucidi...


Yaptığı hizmetlerden dolayı "Seçkin Hizmet Rütbesi ve İngiliz Yüksek Şövalye Nişanı" sahibidir.

Lawrence yerel kıyafetleriyle


Asker kökenli olmayan Lawrence aslında arkeolog ve yazardır. İngiltere'nin en iyi üniversitelerinde okumuş; İslam, Kuran, çağdaş Türkçe, çağdaş Farsça ve Arapça dillerinin yanı sıra eski estimistik denilen İbranice, Aramca gibi dilleri de bilir. Öyleki, bugün İngilizce olarak Homeros'un İlyada ve Odysseia kitabını okuyabileceğiniz en iyi çeviri onundur.


Lawrence Kahire'de görev yaparken meslektaşlarını eğitmek için, Arapları ve bedevileri kontrol edebilmenin tekniklerini ve etkili casusluk faaliyeti yapabilmenin 27 maddesini yazmış ve 20 Ağustos 1917'de The Arab Bulletin'de yayınlamıştır. Lawrence 27 Maddesi için tıklayınız.


Arabistan'lı Lawrence


Mekke şerifi Hüseyin bin Ali'nin oğlu Emir Faysal komutasındaki düzensiz birliklerle birlikte Osmanlı ordusuna karşı gerilla mücadelesi vermiş. Arapları, Medine'deki Osmanlı muhafız birliklerini şehirden çıkarmamaları konusunda ikna ettmiştir. 


1. Dünya Savaşı'nın sonlarında İngiliz hükümetini, Arapların bağımsızlığının İngilizlerin yararına olduğuna ikna etme konusunda oldukça başarılı olmuştur.


Lawrence Motosikleti


Arabistan'lı Lawrence Ölümü


Lawrence 19 Mayıs 1935 günü motosiklet kazası geçirip, beyninde oluşan ağır hasar sonucu ölünce, kendisi ile ilgilenen beyin cerrahı Hugh Cairns, motosiklet kazalarında ölümlerin genelde beyin hasarı yüzünden olduğunu fark etmiş ve Cairns'in bu araştırması, günümüzde de tüm motosiklet kullanıcıların kask takmalarının önünü açmıştır.





Arabistanlı Lawrence 27 Maddesi

Arabistanlı Lawrence 27 Maddesi

Arapları, özellikle bedevileri kontrol edebilmenin tekniklerini ve etkili casusluk faaliyeti yapabilmenin 27 maddesini yazan Lawrence. 20 Ağustos 1917'de The Arab Bulletin'de bu maddeleri yayınlamıştır.

Maddelerin bulunduğu kaynak sayfası için tıklayınız. 27 Madde'nin Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği tarafından çevirilmiş metni aşağıdadır.

Arabistan'lı Lawrence 27 Maddesi:


T. E. Lawrence


Aşağıdaki notlar daha anlaşılır olmak ve kelime tasarrufu yapmak adına emir kipiyle ifade edilmiştir. Ancak, bu notlar Hicaz’da çalıştığım sürede tedrici olarak vardığım kişisel çıkarımlarımdır ve şimdi Arap ordularında casus olacak kişiler için kağıda dökülmüştür. Bunlar sadece bedevilere uygulanmak üzere yazılmıştır; şehir halkı ya da Suriyeliler için tamamen farklı muamele gerekmektedir. Tabii ki bunlar başka insanların ihtiyaçlarına uygun değildir ya da herhangi özel bir durumda değiştirilmeden uygulanabilir değildir. Hicaz Araplarını idare etmek bir bilim değil, istisnaları ve kesin olmayan kurallarıyla bir sanattır. Mamafih orada çok büyük bir şansımız var; Şerif bize güvenmektedir ve Almanların Türkiye’de kazanmaya çalıştıkları konumu bize (hükümetine karşı) vermiştir. Eğer anlayışlı olursak, derhal onun iyi niyetini elimizde tutar ve işimizi yürütürüz, ancak başarmak için sahip olduğumuz tüm ilgi ve yeteneği bu işin içine katmalıyız.

1.    İlk haftalarda sakin davranın. Kötü bir başlangıcın telafi edilmesi zordur, ve Araplar hükümlerini bizim görmezden geldiğimiz dış görünüş üzerine şekillendirirler. Bir kabilede, ancak onların yakın çevrelerine girdiğinizde, kendiniz veya onların arzusuna uygun davranabilirsiniz.

2.    İlişkin olan Eşraf ve karşılaştığınız Bedevi hakkında öğrenebildiğiniz her şeyi öğrenin. Ailelerini, soylarını ve kabilelerini, dostlarını ve düşmanlarını, su kuyularını, tepelerini ve yollarını öğrenin. Bunları dinleyerek ve dolaylı soruşturma ile yapın. Sorular sormayın. Onların Arapça lehçelerini konuşun, kendinizinkini değil. İmalarını anlayacak noktaya gelene kadar, derin muhabbetlere girmekten kaçının yoksa pot kırarsınız. İlk zamanlarda biraz katı olun.

3.    İş meselelerini sadece hizmet ettiğiniz ordunun, kolun ya da birliğin kumandanı ile görüşün. Asla kimseye emir vermeyin, madunlarıyla uğraşmak (etkili olmak uğruna) ne kadar cezbedici olsa da talimat ve önerilerinizi birlik kumandanı için saklayın. Sizin konumunuz danışmanlıktır, ve öneriniz sadece kumandana yöneliktir. Bırakın o sizin görev anlayışınızın bu olduğunu ve kendisinin sizin müşterek planlarınızın tek idarecisi olduğunu görsün.

4.    Liderinizin güvenini kazanın ve bunu koruyun. Onun prestijini başkaları yapmadan önce siz yapabiliyorken kendi hesabınıza güçlendirin. Asla onun öne sürebileceği tasarılar reddetmeyin ve iptal etmeyin; ancak bunların ilk olarak şahsen size önerildiğinden emin olun. Her zaman onları kabul edin ve methettikten sonra ondan gelen öneriler sizin kendi fikirlerinizle uyuşuncaya kadar onları insafsızca tadil edin. Bu noktaya eriştiğinizde, onu bu fikirlere sadık tutun, onun fikirlerini sıkı denetim altında bulundurun ve fikirlerinizi mümkün olduğunca kesin olarak ancak içten içe ileri sürün, böylece başka kimse değil kendisi (ve ancak o da çok açık olmayacak şekilde) sizin baskınızın farkında olur.

5.    Liderinizle mümkün olduğunca sürekli ve sıkıntı vermeden temas halinde kalın. Onunla birlikte yaşayın ki, böylece yemek zamanlarında ve çevresiyle birlikteyken doğal olarak onun çadırında bulunabilirsiniz. Öneri vermek için yapılan resmi ziyaretler, serbest bir konuşmadaki sürekli fikir yağmuru kadar iyi değildir. Yabancı şeyhler biat etmek ya da hizmet sunmak için geldiklerinde, çadırı terk edin. Şerif’in güveninin yabancılara olduğu onların ilk izlenimi, olursa, bu Arapların gayesine büyük zarar verecektir.  

6.    Keşif harekatında astlar ile çok yakın ilişkilerden kaçının. Onlarla mütemadi ilişki, sizin öneriniz ile Arap birlik kumandanının onlara verdiği talimatlara riayet edilmemesini engellemenizi imkansız kılar. Böyle yaparak, onun konumunun zayıflığını açığa vurup hep birlikte kendinizi yok edersiniz.

7.    Kuvvetinizin alt şeflerine çok rahat ve hafif muamele edin. Bu yolla kendini onların üstünde tutarsınız. Lidere, eğer bir Şerif ise, saygıyla davranın. O sizin üslubunuzla size cevap verecek ve böylece siz ve o eşit seviyeye gelecek ve diğerlerinin üstünde olacaksınız. Öncelik Araplar arasında ciddi bir meseledir ve siz bu önceliğe ulaşmak zorundasınız.

8.    İdeal konumunuz, mevcut olduğunuz halde varlığınızın fark edilmediği zamandır. Çok fazla yakın, görünür ya da hevesli olmayın. Herhangi bir kabile şeyhi ile heyetin birlik komutanı olsa bile çok uzun ve sık bir şekilde gözükmekten kaçının. İşinizi yapmak için kıskançlıkların üstünde olmalısınız, eğer bir kabile ya da grup ile ve onların kaçınılmaz ihtilafları ile ilişkilendirilirseniz prestij kaybedersiniz. Şerifler tüm kan davalarının ve yerel rekabetlerin üzerindedir ve yalnızca onlar Araplar arasındaki birlik esasını oluştururlar. Dolayısıyla adınızın bir Şerif ile eşleştirilmesine izin verin, onun kabilelere olan tutumunu paylaşın. Eylem zamanı geldiğinde kendinizi açıkça onun emirleri altında konumlandırın. Bunun üzerinde Bedeviler de aynı şeyi yapacaktır.

9.    Şeriflerin Arapların doğal aristokrasisi olduğuna dair gelişen anlayışı büyütün ve geliştirin. Kabileler arası kıskançlıklar herhangi bir şeyh için idare konumunu ele geçirmeyi imkansız kılar ve göçebe Araplardaki tek birlik umudu Eşraf’ın evrensel olarak yönetici sınıf olduklarının kabul edilmesidir. Şerifler aynı zamanda davranışta ve yaşamda yarı şehirli, yarı göçebedir ve kumanda etme içgüdüsüne sahiptirler. Yalnızca yetenek ve para böyle bir tanınmayı elde etmeye yeterli olmayabilir; ancak Arapların soya ve peygambere olan hürmeti Eşref’in nihai başarısı için umut vermektedir.

10.  Bağlı olduğunuz Şerife halk içinde ve özelde ‘Sidi/Seyyidi’ diye muhatap alın. Diğer insanlara sıradan isimleriyle, unvanlarını söylemeden hitap edin. Samimi muhabbette bir şeyhe ‘Ebu Annad’ , ‘Ahi Ali’ ya da isme göre buna benzer şeylerle seslenin.

11.  Yabancı ve Hristiyan olmak Arabistan’da popüler bir kimlik değildir. Size olan davranış ne kadar dostane ve gayri resmi olsa da, konumunuzun sağlam olmadığını her zaman hatırlayın. Şerifi önünüzde bir bayrak gibi dalgalandırın ve kendi zihninizi ve kişiliğinizi saklayın. Eğer başarırsanız, yüzlerce millik ülkeye ve kendi emirleriniz altında binlerce insana sahip olacaksınız ve bu dışarıya görüneni feda etmeye değerdir.

12.  Espri anlayışınıza sıkı sıkıya sarılın. Buna her gün ihtiyaç duyacaksınız. Kuru bir ironi en kullanışlı olanıdır, ve kişisel bir hazırcevaplık ve çok göze çarpmayan bir karakter şefler arasında sizin etkinizi her zaman ikiye katlayacaktır. Gülümseme şekline bürünmüş serzeniş etkinizi daha da ileriye götürecek ve en şiddetli konuşmadan daha uzun süreli olacaktır. Taklit ve parodinin gücü değerlidir, ancak bunu tedbirli bir şekilde kullanın, çünkü zeka kıvraklığı gülmeceden daha çok yüceltilmiştir. Şeriflerin arasında değilken bir Şerif’e gülünmesine sebebiyet vermeyin.

13.  Bir Arap’a asla el sürmeyin; kendinizi küçük düşürürsünüz. Açık bir şekilde gösterilen saygıda artış, size bir kazanç gibi gözükebilir, ancak yaptığınız şey esasında kendiniz ve onların iç dünyaları arasına bir duvar örmektir. Her şey yanlış yapılıyorken sessiz kalmak zordur, ancak kendinizi ne kadar tutarsanız o kadar büyük avantaja sahip olursunuz. Böylece de kendinizi çıldırtmamış olursunuz.

14.  Yönlendirilmesi her ne kadar çok zor olsa da, eğer onlara katlanma sabrına sahipseniz Bedevileri yönetmek kolaydır. Müdahaleleriniz ne kadar az görünür ise etkileri o kadar artar. Onlar sizin önerinizi ve isteğinizi takip etmeyi isterler ancak sizin ya da herhangi birinin bu durumun farkında olmasını istemezler. Tüm sıkıntılardan sonra onların iyi niyetinin gerçek kaynağını ancak en altta bulacaksınız.

15.  Elleriniz ile çok fazla şey yapmaya çalışmayın. Arapların mümkün olduğu kadar yapmaları sizin mükemmel bir şekilde yapmanızdan daha iyidir. Bu onların savaşı, ve siz onlara yardım etmek için varsınız, onlar adına kazanmak için değil. Esasında, Arabistan’ın çok tuhaf koşulları altında yaptığınız uygulama belki düşündüğünüz kadar çok iyi değildir.

16.  Eğer yapabilirseniz, çok müsrif olmadan kendinize hediyeler yaptırın. İyi zamanlanmış bir hediye şüpheli bir şeyhin dostluğunu kazanmak için çoğu zaman en etkili yoldur. Eli açık bir geri dönüş yapmadan asla bir hediye kabul etmeyin, ancak eğer veren kişiden özel bir hizmet talep ediyorsanız, bu geri dönüşü erteleyebilirsiniz (nihai sonucunun bilinmesine izin vererek). Sizden bir şeyler istemelerine izin vermeyin, çünkü doymazlıkları sizi sadece sağılacak bir inek olarak görmelerine sebebiyet verir.
17.  Bir kabile ile olduğunuzda bir Arap başlığı giyin. Bedeviler şapkaya karşı kötü niyetli bir önyargıya sahiptirler ve bizim bunu giyme ısrarımızın (muhtemelen İngilizlerin dikte etme inadı nedeniyle) bazı gayriahlaki ve gayri dini prensiplere dayandığına inanırlar. Kalın bir başlık güneşe karşı iyi bir koruma sağlar ve eğer bir şapka giyiyorsanız en iyi Arap arkadaşlarınız herkesin içinde sizi utandıracaktır.

18.  Kimlik gizlemek tavsiye edilmez. Bazı özel mekanlar haricinde, sizin bir İngiliz görevlisi ve bir Hristiyan olduğunuzun açıkça bilinmesine izin verin. Aynı zamanda kabileler ile iken Arap kıyafetleri giyebilirseniz üniforma içindeyken imkansız olacak derecede güvenlerini ve samimiyetlerini kazanacaksınız. Ancak bu tehlikeli ve zordur. Onlar gibi giyindiğinizde size özel izinler vermezler. Bir yabancının görgü kurallarına uymama serbestisi Arap kıyafetleri içerisinde iseniz size tanınmaz. Bir rolü hiç durmadan, dinlenmeden ve kaygılı bir şekilde aylarca oynayan yabancı tiyatrodaki bir aktör gibi olacaksınız. Arapların sizin yabancılığınızı unuttuğu ve sizi kendilerinden biri sayarak önünüzde doğal olarak konuştukları zaman ulaşılan tam başarı belki ancak karakter olarak elde edilebilir: fakat yarım başarıyı (çoğumuzun başarmak için uğraşacağı, ki, öbürü çok şeye mal olur) İngiliz kıyafetleri ile kazanmak daha kolaydır ve siz de onların kastettiği rahatlık içerisinde fiziksel ve zihinsel olarak daha uzun dayanabilirsiniz. Böylece Türkler, yakalandığınızda, sizi idam etmezler.

19.  Eğer Arap kıyafetleri giyiyorsanız, en iyisini giyin. Kıyafetler kabileler arasında önemlidir, ve siz de en uygun olanları giyip onları içerisinde rahat gözükmelisiniz. Eğer izin verirlerse bir Şerif gibi giyinin.

20.  Eğer tamamen Arap kıyafetleri giyiyorsanız, bunu tam olarak yapın. İngiliz dostlarınızı ve geleneklerinizi sahilde bırakın, ve tamamen Arap adetlerine başvurun. Onlarla bu seviyede başlayarak, Avrupalıların kendi oyunlarında Arapları yenmeleri mümkündür, çünkü biz eylemlerimizde daha güçlü gerekçelere sahibiz ve yüreğimizi onlardan daha fazla ortaya koyarız. Eğer onları aşarsanız, tam başarıya doğru büyük bir adım atmış olursunuz, ancak yabancı ve yarım anlaşılan bir dilde yaşamak ve düşünmek zorluğu, yabani yiyecekler, tuhaf kıyafetler ve daha acayip yollar, mahremiyetin ve sükunetin tamamen kaybı ile birlikte aylar boyunca başkalarını dikkatli bir şekilde taklit etmeyi bırakmanın imkansızlığı Bedevilerle, iklimle, ve Türklerle uğraşmadaki sıradan zorluklara ek bir stres eklemektedir ki, bu yol ciddi bir şekilde düşünülmeden seçilmemelidir.

21.  Dini tartışmalar sıklıkla olacaktır. Kendi tarafınızla ilgili söylemek istediklerinizi söyleyin ve onlarınkini eleştirmeyin, eğer meselenin onların dışında olduğunu bilmiyorsanız, bunun öyle olduğunu ispat ederek ağır bir şekilde eleştirebilirsiniz. Bedevilerde İslam her yeri kuşatan bir unsurdur ancak çok az dindarlık, çok az heves vardır ve kendilerinin dışındakilere saygı yoktur. Davranışlarına bakarak dikkatsiz olduklarını düşünmeyin. Eğer muhalefet ile kışkırtılmaz ise inançlarının doğruluğuna olan kanaatleri ve bunun günlük hayatın her eyleminde, düşüncesinde ve ilkesinde olan payı bilinçsiz bir şekilde çok yoğundur ve samimidir. Onlara göre din, uyku ya da yiyecek gibi tabiatın bir parçasıdır.

22.  Sizin savaş olarak bildiğinizden yararlanmaya çalışmayın. Hicaz sıradan taktikleri bozar. Bedevi savaş ilkelerini baştan sona ve mümkün olduğunca hızlı şekilde öğrenin, çünkü onları öğrenene kadar önerileriniz Şerif için yararlı olmayacaktır. Sayısız nesillerce devam eden kabile baskınları, savaş konusunda bizim ebediyen bileceklerimizden daha fazlasını onlara öğretmiştir. Alışık oldukları koşullarda çok iyi savaşırlar, ancak değişik olaylar paniğe sebebiyet verir. Birliğinizi küçük tutun. Onların baskın birlikleri genellikle yüz ve iki yüz adam arasındadır ve bir kalabalık toplarsanız sadece kafaları karışır. Aynı zamanda onların şeyhleri, takdire değer derecede birlik kumandanları olsalar da tabur ya da alay eşdeğerindekileri idare etmeyi öğrenmeye hazırlanmışlardır. Eğer Bedeviler çok güçlü şekilde sahip oldukları avcılık içgüdüsüne başvurmazlar ise ve başarı aşikar değilse, alışılmadık şeyler yapmaya kalkmayın. Eğer hedef iyi ise (ganimet) onlar canavar gibi hücum edeceklerdir, onlar muhteşem izcilerdir ve onların hareket kabiliyeti size bu yerel savaşı kazandıracak avantajı verir. Onlar ülke bilgilerini uygun bir şekilde kullanırlar (kabile adamlarını bilmedikleri yerlere götürmeyin), ve daha iyi adamları teşkil eden ceylan avcıları görünen hedeflerde çok iyi nişancıdırlar. Bir kabilenin şeyhi diğer kabilenin adamlarına emir veremez; bir Şerif ise karışık bir kabile kuvvetini idare etmek için gerekmektedir. Eğer beklenen bir yağma varsa, ve sayılar eşit ise siz kazanacaksınız. Bedevileri siperlere hücum ettirerek (yaralanmaya dayanamazlar) ya da bir konumu savunmayı deneterek harcamayın çünkü onlar kaytarmadan hareketsiz duramazlar. Hareketleriniz ne kadar alışılmışın dışında ve Arap gibiyse, Türkleri o kadar soğuk bulacaksınız, çünkü Araplar inisiyatif sahibi değildirler ve bunu sizden beklerler. Güvenliğe razı bir tutum sergilemeyin.

23.  Bedevilerin size hareket ya da hareketsizlik için verdikleri açık sebep doğru olabilir, ancak her zaman sizin sezebileceğiniz daha iyi sebepler olacaktır. Rotanız için nedenlerinizi şekillendirmeden önce bu gizli sebepleri bulmalısınız (bunlar reddedilecektir, ancak yine de işe yarayacaktır). İma, mantıklı açıklamalardan daha etkilidir: onlar özlü ifadeleri sevmezler. Zihinleri tıpkı bizimkiler gibi çalışır ancak farklı önceliklere dayanır. Araplarda mantıksız, anlaşılmayacak ya da gizemli hiçbir şey yoktur. Onlarla olan tecrübeniz ve onların önyargıları ile ilgili bilgileriniz size onların davranışlarını ve neredeyse her durumda hareket biçimlerini öngörme olanağını tanır.

24.  Bedevileri ve Suriyelileri ya da eğitimli adamları ve kabile adamlarını karıştırmayın. Birbirlerinden nefret ettiklerinden dolayı hiçbirisinden verim alamazsınız. Hiçbir zaman karışık bir operasyonun başarılı olduğunu görmedim ancak birçok başarısızlığa şahit oldum. Özellikle Türk ordusunun eski memurları her ne kadar düşüncelerinde, kanlarında ve dillerinde Arap olsalar da Bedevilerden umutsuzdurlar. Onlar taktiklerde dar kafalıdırlar, düzenli olmayan savaşlara kendilerini uyarlamada yeteneksizdirler, Arap muaşeretinde görgüsüzdürler, bir kabile adamına birkaç dakikadan daha fazla kibar olamayacak kadar kendilerini beğenmiştirler, sabırsızdırlar ve genellikle yolda ve harekatta askerleri olmadan çaresiz durumdadırlar. Emirlerinizi (eğer herhangi bir emir verecek kadar akılsız iseniz) herhangi bir Müslüman Suriye memurundan daha ziyade –muhtemelen- Bedeviler uygulamaya hazır olacaklardır. Arap şehirli insanları ve Arap kabile insanları birbirlerine karşı ilişkileri kötüdür ve bu kötü ilişkiler, kötü yabancılardan çok daha sakıncalıdır.

25.  Sıradan Arap örneğine rağmen, kadınlar hakkında çok serbest konuşmalardan kaçının. Bu da din kadar zor bir konudur ve onların standartları bizimkilerden çok farklıdır. Öyle ki İngilizcedeki zararsız bir ifade onlara çok pervasızca gelebilir, tıpkı doğrudan çevrildiğinde onların ifadelerinin de bize öyle gelebileceği gibi.

26.  Kendinize dikkat ettiğiniz gibi hizmetçilerinize de dikkat ediniz. Eğer sofistike birini istiyorsanız muhtemelen bir Mısırlı ya da Sudanlı almak zorunda kalacaksınız ve eğer çok şanslı değilseniz o sizin yolculukta güç bela ulaştığınız kazançları mahvedecektir. Araplar size pirinç pişirip kahve yapacaktır ve eğer botları temizlemek ya da yıkamak gibi erkekçe olmayan işleri yapmak gerekirse bunları size bırakacaklardır. Bunlar gerçekten, ancak siz Arap kıyafetleri içerisindeyseniz mümkündür. Hicaz’da yetişmiş bir köle en iyi hizmetçidir fakat onları sahiplenen İngilizlere karşı kurallar vardır ve onlar size ödünç verilmek zorundadır. Araziye doğru çıktığınızda, her halükarda yanınıza bir ya da iki Ukaylî  alın. Onlar Arabistan’daki en etkili rehberdirler ve develerden anlarlar.

27.  Arapları idare etme gizeminin başlangıcı ve sonu onları daima tetkik etmektir. Her zaman gardınızı alın; hiçbir zaman gereksiz bir şey söylemeyin: kendinizi ve yanınızdakileri her zaman gözleyin: geçen her şeyi duyun, yüzeyin altında olan bitenleri araştırın, karakterlerini okuyun, onların lezzetlerini ve zayıflıklarını keşfedin, ve bulduğunuz her şeyi kendinize saklayın. Kendinizi Arap camiası içerisinde gömün, elinizdeki işten başka bir çıkara ya da fikre sahip olmayın ki, beyniniz böylece sadece tek bir şey ile dolmuş olur ve haftalarca süren zorlu çalışmanın etkisini yok edecek hataları engellemedeki rolünüzü yeterince derin bir şekilde anlamış olursunuz. Başarınız bu yola bahşettiğiniz zihinsel çabanın oranına bağlı olacaktır.





15 Ağustos 2017 Salı

Güzel Türkistan Sana Ne Oldu

Türkistan


Güzel Türkistan Sana Ne Oldu?


Abdülhamit Süleyman Çolpan, Bolşevik devrimi sırasında Ruslar tarafından kendilerine tehdit olarak görüldüğü için defalarca hapishaneye girmiştir. Tam bir vatan mücahididir ve kısacık ömrü vatan için atmıştır. Şiirler, piyesler yazmıştır. Fakat yazdıklarını basacak yer bulamamıştır. O da elinde şiirleri kapı kapı gezer ve vatan sevgisini kapı kapı dillendirir bütün Türkmenistan'a. İşte güzel Türkistan böyle bir şiirdir.


Stalin devrinde 1937’de, Taşkent’te yapılan bir yazarlar toplantısında, ’eserlerinde, ideolojik açıdan komünizm dışı meselelerle uğraştığı için, davaya ihanet ettiğini söyleyerek suçunu itiraf etmesini’ istediler. Çolpan: "Siz beni üç gün içinde islah edemezsiniz"" diye cevap verdi. Bu olaydan sonra, halk düşmanı ve milliyetçi olmakla suçlanıp tutuklandı ve "Aydınları Temizleme" hareketleri esnasında 4 Ekim 1938'de kurşuna dizildi ve cesedi yok edildi.

Güzel Türkistan Senge Ne Boldu (Türkistan Türkçesi)




Guzel Türkistan senge ne boldı?
Sebeb vakitsız güllering soldı
Çemenler berbad kuşlar hem feryad
Hemmesi mahsun bolmaz mi dilşad?

Bilmem ne uçun kuşlar uçmaz bahçeleringde

Birligimizning teprenmes tağı
Umidimizning sönmez çırağı
Birleş ey halkım kelkendur çagı
Bezensin imdi Türkistan bağı

Kozgal halkım yeter şunca cevr-u cefalar

Al bayrağinı kalbin oygansın,
Kullik, esaret berçesi yansun,
Kur yengi devlet, yavlar örtensin
Ösib Turkiston kaddin kötersin!

Yavran, yaşnab uz vetening gül bağlarında


Güzel Türkistan sana ne oldu (Türkiye Türkçesi)

güzel türkistan sana ne oldu
seher çağinda güllerin soldu
çemenler berbad, kuşlarda feryad
hepsi bir mahzun olmaz mi dilşad.
bilmem niçin kuşlar ötmez bahçelerinde

birliğimizin sarsilmaz daği
ümidimizin sönmez çeraği
birleş ey halkim gelmiştir çaği
bezensin şimdi türkistan baği
uyan halkim bitsin artik bunca zulümler

bayrağini al kalbin uyansin
kulluk, esaretin herşeyi yansin
kur yeni devlet düşmanlar ürksün
yüce türkistan göklere değsin
yayil yeşer öz vatanin gül bağlarinda

Söz: Abdülhamit Süleyman Çolpan



Гўзал Туркистон”
"Go'zal Turkiston"

Гўзал Туркистон, сенга не бўлди?
(Go'zal Turkiston senga ne bo'ldi?)
Сахар вақтида гулларинг сўлди.
(Sahar vaqtida gullaring so'ldi)
Чаманлар барбод, қушлар ҳам фарёд,
(Chamanlar barbod,qushlar ham faryod.)
Ҳаммаси маҳзун. Бўлмасми дил шод?
(Hammasi mahzun.Bo'lmasmi dil shod?)
Билмам не учун қушлар учмас боғчаларингда?
(Bilmam ne uchun qushlar uchmas bog'chalaringda?)

Бирлигимизнинг тебранмас тоғи,
(Birligimizning tebranmas tog'i,)
Умидимизнинг сўнмас чироғи.
(Umidimizning so'nmas chirog'i.)
Бирлаш, эй халқим, келгандир чоғи,
(Birlash,ey xalqim,kelgandir chog'i,)
Безансин энди Туркистон боғи.
(Bezansin endi Turkiston bog'i.)
Қўзғал, халқим, етар шунча жабру жафолар!
(Qo'zg'al,xalqim,yetar shuncha jabru jafolar!)

Ол байроғингни, қалбинг уйғонсин,
(Ol bayrog'ingni,qalbing uyg'onsin,)
Қуллик, асорат – барчаси ёнсин.
(Qullik,asorat-barchasi yonsin.)
Қур янги давлат, ёвлар ўртансин.
(Qur yangi davlat,yovlar o'rtansin.)
Ўсиб Туркистон, қаддин кўтарсин,
(O'sib Turkiston,qaddin ko'tarsin.)
Яйраб, яшнаб ўз Ватанинг гул Боғларингда!
(Yayrab,yashnab o'z Vataning gul Bog'laringda!)

Чўлпон,1897-1938.Андижон,Ўзбекистон
(Cho'lpon),1897-1938.Andijon,O'zbekiston



10 Temmuz 2017 Pazartesi

Fatih Sultan Mehmet Kılıcı

Fatihin Kılıcı Topkapı Sarayı

İstanbul'u fetheden Fatih Sultan Mehmet'in kılıcı bugün Topkapı Sarayı'nda sergilenmektedir.

Fatihin Kılıcı

Fatih'in kılıcının üzerinde yazan yazı:

Fatihin Kılıcı üzerindeki yazı


Bismillahirrahmanirrahim,

Din bağlarını pırıltı ve açık harfli ayetlerle, keskin ve parlak kılıçlarla güçlendiren yüce Allah'a hamd olsun. Salat ve selam en güzel fasih sözlerle vasfedilen Hazreti Muhammed'e ve Ehl-i Beyte

Allah yolundakileri yüceltmek için mücadele eden gazi ve mücahitlerin sultanı, cihat için çekilen keskin kılıç olan Sultan Murad Han'ın oğlu Mehmet Hanı destekle, kuvvetlendir ve onun kılıcının kını şeriat düşmanlarının boynuna yakın olsun, kaleminin mürekkebine alemlerin Rabbi yardım eylesin.

Sultan Osman Han'ın oğlu Orhan Han'ın oğlu Murad Han'ın oğlu Beyazıt Han'ın oğlu Mehmed Han, Allah mezarlarının toprağını gazilerin kılıçlarından akan saf su ile sulasın kılıçların gölgesi altında cenneti mekanları eylesin.

Amin ya Rabbel alemin.


29 Mayıs 2017 Pazartesi

Robert College 1908 Ottoman

Robert College 1908 Ottoman


15 students in one photo each from different nationalities posing, Robert College, Ottoman Empire (1908). 


Top left across to bottom right is: Dutch, Turk, Syrian, Swiss, American, Jew. Russian, Greek, Armenian, Austrian, French. Bulgarian, English, Italian, Dane.

24 Mayıs 2017 Çarşamba

1933 Yılı Cumhuriyet İlk Yıllarından Bir Ders Görüntüsü

1933 yılı ders eğitimi " Ömer Durmaz Sergisi "


Resimde ilk olarak göze çarpanlar; Selçukiler, Mimar Sinan, Attila ve Göktürkçe yazılmış Tanrı Türkü Yaşatsın.

Resim Ömer Durmaz sergisinde paylaşılmıştır.

Fotoğrafla ilgili sergi sahibi Ömer Durmaz'ın yorumu :

"Dönemin koşulları içinde değerlendirilmesi gereken, tarihi ve sosyolojik verilerle dolu önemli bir belge. Fotoğraf temelde, ulus devlet bilincini oluşturmaya yönelik bir müfredatı işaret ediyor. Ancak aradan geçen onlarca yıla rağmen, hala müfredat olarak buna ihtiyaç duyuyorsak kendimizden şüphe etmemiz gerekiyor.


19 Mayıs 2017 Cuma

Atatürk Landed at Samsun on 19 May 1919

19 May Ataturk
Atatürk landed at Samsun on 19 May 1919, sparking what was later termed the Turkish War of Independence.

Mustafa Kemal Atatürk was a Turkish army officer, revolutionary, and founder of the Republic of Turkey, serving as its first President from 1923 until his death in 1938.

Atatürk came to prominence for his role in securing the Ottoman Turkish victory at the Battle of Gallipoli during World War I. Following the Empire's defeat and subsequent dissolution, he led the Turkish National Movement, which resisted against the mainland Turkey's partition among the victorious Allied powers. Establishing a provisional government in present-day Turkish capital Ankara, he defeated the forces sent by the Allies, thus, emerging victorious from what is later referred to as the Turkish War of Independence. He subsequently proceeded to abolish the Ottoman Empire and proclaimed the foundation of the Turkish Republic in its place.

As the president of the newly formed Turkish Republic, Atatürk initiated a rigorous program of political, economic, and cultural reforms with the ultimate aim of building a modern and secular nation-state. He made primary education free and compulsory, opening thousands of new schools all over the country. Turkish women received equal civil and political rights during Atatürk's presidency ahead of many Western countries. His government also carried out an extensive policy of Turkification trying to create a single, united and largely homogeneous nation. The Turkish Parliament granted him the surname Atatürk in 1934, which means "Father of the Turks", in recognition of the role he played in building the modern Turkish Republic. ( photo colorized by Marina Amaral )


19 Nisan 2017 Çarşamba

Kayıp Kıta " Mu Kıtası "

Mu Kıtası

MU KITASI VE UYGARLIĞI

Türklerin ana yurdu olduğu ve Türklerin bu kıtadan diğer kıtalara geçiş yaptığı söylenir.

Mu güneş imparatorluğu anlamına gelir,Asya ve Avrupa Kıtasının arasında Avustralya Kıtasının iki kat büyüklüğün de bir kıtanın varlığından bahsedilmiş ve günümüzden 70 bin yıl önce büyük okyanusta yer aldığı ve battığı tespit edilmiştir.

Kayıp Kıta Mu


Yaşayan insanlar beyaz derili ve sarı saçlı olarak tanımlanır dinleri tek tanrılı din ve 4 ırktan oluştuklarına dair yazılar vardır.

Türkmenistanda yapılan kazılarda Mu Kıtası ile ilgili belgeler bulunmuş olup şu an belgeler ve kıta ile ilgili çeşitli tabletler Meksika Müzesinde sergilenmektedir.

Mu Kıtası Tabletleri


Mustafa Kemal Atatürk,mu konusu ile yakından ilgilenmiş James Churchward'ın mu üzerine yazmış olduğu 3 kitabını ülkemize getirtmiş ve dilimize çevirisini yaptırıp okumuştur.

Mu Kıtasından kalan tüm kalıntılar Pasifik Okyanusuna batmıştır. Havai, Paskalya, Fıji gibi günümüz adalarının aslında Mu Kıtasının parçaları olduğu zamanla çökme ve dağılmadan dolayı kara parçaları kayarak harita üzerindeki yerlerine geldiği düşünülmüştür.

Su altına dalış yapan Japon dalgıçlar çeşitli fotoğraflar çekip kalıntıları gün yüzüne çıkarmışlardır.

Türkmenistan 100 Manat
Mu kıtası'nın parçası olan saray kapısında bulunan başlık sembolünün Türkmenistan parası üzerindeki Oğuz Kağan başlığı ile aynı olduğu ve bu işaret Osmanlı İmparatorluğu devlet armasında da yer aldığı tespit edilmiştir.

Kayıp Mu Kıtası

                                                                                                                                          Büşra Budak



18 Nisan 2017 Salı

Bayburt Tarihi

Bayburt Kalesinden Bayburt Manzarası

Bayburt şehrinin adı; eski Kafkas dillerden birini konuşan Urartu/Khaldiler'in bölgeye egemen olduğu dönemlerde, Khalt (Halti) halkı arasında gerçekleşen Hint-Avrupa dilli Mitanni göçmenlerinin sızmaları sonucunda verilmiştir.

Bayburt yerli halkının önemli bir bölümünü Türkmen/Çepniler oluşturur.

Khaltlar'ın arasına yerleşmek üzere bölgeye gelen grupların verdiği söyleniş şekliyle Bagbartu sözcüğü Mitannice'den gelmektedir.

Bayburt tarihinin bilinen geçmişi Anadolu'nun köklü kavimlerinden Azzi ve Hayasalar'la başlar. Onu Hatti, Hitit ve Urartu izler.


Günümüzde dahi; Karadeniz halkı, sahil boyunda yerleşenlerine (tamamen olmasa bile) Laz, iç ve dağlık kesimlerde yerleşenlerine Halt demektedir. Doğu Karadeniz'in iç kesimlerinde Yusufeli ile Şebinkarahisar arasında ki dağlık hat boyunca uzanan bölge; Urartu'nun Baş Tanrı'sı olan Khalt'ın izinden gidenlerin yurdu anlamına Haldiya olarak tarih boyunca adlandırılmıştır.

Şehit Osman Türbesinden Bayburt Kalesi

Bölge MÖ 7. yüzyılda ilkin Kimmer, ardından İskit akınlarına uğrar. Urartu yıkılır ve bölgeye gelen Kraliyet İskitler'i o döneme göre Anadolu'nun en büyük kenti olan Gymnias'ı kurarlar. Gymnias kentinin bugün kü Bayburt ilinin sınırları içinde ve kuzeyinde olduğu tahmin edilmektedir.

Konuyla ilgili olarak daha detaylı bilgi için Anabasis'in "Onbinlerin dönüşü" adlı kitabına bakılabilir.

İskit egemenliği Ortadoğu'da sona erdikten sonra, bir dönem Ermeni ve daha sonra bölgemizin ünlü tarihçisi Mahmut Goloğlu'nun deyişiyle "Anadolu'nun ilk milli devleti:Pontos" devleti sınırları içinde kalan Bayburt, Pontos devletinin Helen etkisiyle kimlik değiştirmesi ve ardından da Pontos'un Roma tarafından yıkılmasıyla yeni bir döneme geçmiştir.

Bayburt'un bir müddet Roma İmparatorluğu hakimiyetine girdiği ve bu imparatorluğun ikiye ayrılması üzerine Doğu Roma toprakları içinde kaldığı bilinmektedir. Bizans İmparatorluğu teşkilatına göre ülke, bugünkü eyaletlere benzer bir takım temalara ayrılmıştı. Bayburt, Haldiya Themasına bağlıydı ve bu eyaleti meydana getiren yedi piskoposluğun dördüncüsünü meydana getiriyordu. İmparator Justinianus tarafından kalesinin tahkim ve tamir edildiği bilinen Bayburt, Arap fetihleri sırasında Bagratlı Hanedanının hakimiyeti altında bulunmaktaydı.

Bayburt ve yöresi, Türkmenlerinin Anadolu'da ilk yerleştikleri bölgelerdendir. Tuğrul Bey'in Anadolu seferi (1054) sırasında Bayburt, Çoruh nehri ve Karadeniz dağlarına (Parhar) uzanan sahalara akınlarda bulunan Selçuklu kuvvetlerinin hücumlarına maruz kaldı ise de fethedilemedi. Kesin Türk hakimiyeti Malazgirt Meydan Muharebesi'nden sonra gerçekleşti. Şehir 1072'den 1202'ye kadar bazen Erzurum yöresinde hüküm süren Saltuklu Beyliği'nin bazen de Danişmentliler'in hakimiyetinde kaldı. Bir ara I. Aleksios Komnenos'in kumandanı Theodore Gabras tarafından işgal edildiyse de, kısa süre sonra yeniden Danişmentliler'in hakimiyetine girdi. (1098) Selçuklular 1202'de Saltuklu Beyliği'ne son verince Bayburt'u da ele geçirdiler.

Bayburt'un asıl gelişmesi,Türkmen Şahı Süleyman Şah'ın kardeşi Erzurum Meliki Mugisuddin Tuğrul Şah ve oğlu Cihan Şah (1020-1230) döneminde oldu. Tuğrul Şah Bayburt kalesini yeniden inşa ve tahkim ettirdi. I. Alâeddin Keykubad tarafından Moğollara karşı sınırlar kuvvetlendirilirken Bayburt da Erzurum ile birlikte Konya'ya bağlandı. 1243 Kösedağ Muharebesi'nin ardından Moğolların Anadolu'yu istilası esnasında yapılan anlaşma gereği Bayburt, Selçukluların kontrolünde kaldı. Bu durum 1291'de burada Giyaseddin Mesud tarafından para bastırılmasından anlaşılmaktadır.

Türkmen olan ve Türkçe konuşan, İlhanlılar ve Safaviler devrinde Tebriz-Trabzon yolu üzerinde bulunması sebebiyle daha da gelişen Bayburt, Ceneviz ve Venedik kervanlarının konakladığı bir yerdi. Moğolistan'a giderken buraya uğrayan Marko Polo şehirde zengin Gümüş madenlerinin bulunduğunu belirtir. Hatta İlhanlılar buradan yüklü bir vergi geliri temin ediyorlardı. Bu dönemde Darül Celal adı ile anılan ve iktisadi bakımdan canlılık kazanan şehir aynı zamanda bir kültür merkezi durumundaydı. Burada Mahmudiye ve Yakutiye medreseleri kurulmuş, Mevlevilik gelişme göstermiş, ayrıca ahilik teşkilatı da yayılmıştı.

Son İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han'ın ölümünden sonra (1334) Bayburt, Eretnaoğulları'nın eline geçti. Zaman zaman Erzincan Beylerinin hücumlarına uğrayan şehir, bir ara Mutahharten'in idaresine girdi. Fakat çok geçmeden Kadı Burhaneddin zamanında, Akkoyunlu beylerinden Kutlu Bey oğlu Ahmet Bey'in yardımı ile alındı ve Ahmet Bey'e ikta olarak verildi. Bir ara Karakoyunluların da eline geçen şehir sonra tekrar Akkoyunluların eline geçti ve uzun süre öyle kaldı.

Bayburt yöresi 1501'de bir ara Türkmen,Safeviler tarafından alındı. Bu dönemde Trabzon valisi olan Yavuz tarafından bu bölgeye akınlar yapıldı (1507). Yavuz tahta çıktıktan sonra da çıktığı İran seferinde bir kısım kuvvetlerini Bayburt üzerine gönderdi. Ekim 1514'te Bayburt Şah İsmail'in elinden alındı. Bundan sonra Bayburt Erzincan ile birlikte Trabzon Beyi Bıyıklı Mehmet Paşa'ya verildi ve Sancak merkezi ilan edildi.

Kanuni'nin İran seferi sırasında önemi daha da artan Bayburt kalesi 1541'de esaslı bir tamir gördü. 1553'te Türkmen, Şah İsmail'in oğlu Şah Tahmasb'ın akınlarına şahit olunduysa da, bundan sonra 19. yüzyıla kadar önemli bir olay yaşanmadı. 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşı esnasında Rus birliklerinin işgaline uğradı. 1878 ve 1916'da Ruslar tarafından yeniden işgal edilen Bayburt bu işgaller sırasında önemli oranda tahrip edildi.

1927'ye kadar Erzurum'a bağlı olan Bayburt bu tarihte Gümüşhane'ye bağlandı. 21.06.1989 tarihinde 3578 sayılı yasa ile il statüsüne kavuştu.

Ayrıca Bakınız;

Bayburt Kalesi