26 Ekim 2016 Çarşamba

Üniversitelerde Tarih Eğitimi Nasıl Olmalıdır

İstanbul Üniversitesi 1890'lar


Tarih eğitimi aslında toplumsal sorunların çözümünde, çok önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle günümüz dünyasında tarihçilere önem verilmektedir. Bu sebeple tarihçiler sadece tarih öğretmenliği değil aynı zamanda Stratejik Kuruluşlarında, Bakanlıklarda, Elçilik Bürokratlık gibi görevler üstlenmektedir.

Tarih bir milletin tarlasıdır. Her toplum, geçmişte bu tarlaya ne ekmişse, gelecekte onu biçer. Tarlalarına tarihi ekerken; hikayeci, milliyetçi ve ötekileştiren tohumu eken ve ‘geleneksel tarih’ anlayışını devam ettirenlerin, zamanı gelince tohumlarında ölüm meydana gelir. Onun yerine yeni ve farklı tohumlar ekilmeye başlanırsa, zamanla ekilen tohumlar yeni ürün vererek bir sonraki kuşağın tarih yazımını, ötekileştirmeyen, disiplinler arası anlayış, birleştirici bir nitelik kazandırır. Fakat çok az toplum bunu başarmıştır. Çünkü tarihsel önyargıları kırmak  o kadar da kolay değil.

Özellikle hocaların tarih dersini nasıl bir yöntem kullanarak sevdireceği konusu çok önem arz ediyor. Çünkü bir öğrenci hocanın ders anlatmasından sonra kendi başına tarihi bir araştırma da yürütebilir yahut nefret de edebilir. Üniversitelere dahil olma şartları arasında son zamanlar bazı gruplar için tarih dersinden sınav vermek zorunlu sayılıyor. Üniversitenin tarih bölümüne dahil olan akademisyenlerin ısrarla gelenekselci belge fetişistliği ve masa başıcılığı ile tarih yazımını sürdürdüklerini hala görmekteyiz. Elbette bunun kalıcı bir durum olmadığını da vurgulamak isteriz çünkü onların yerini alacak genç akademisyenlerde yetişmektedir.

Dönem derslerinin tartışma şeklinde değil de öğrencilerin adeta bir yazı makinesine dönüştürülmesi, dönem sonunda hoca tarafından bu yazıların konu başlıklarıyla beraber kontrol edilmesi, derslerin öğreterek, fikir aşılamasından çok metodolojik ve teknik bakılması tarih eğitime zarar verdiğini söyleyebiliriz. Hatta daha ileri gidersek ‘makineleşmiş tarihçiler’ fikirlerde değil, harflerde, dipnotlarda hata arayan akademisyenler diye biliriz.

Belki de buna eğitim sisteminde olan eksiklikler neden oluyor.  Ama hocaların kendileri bu eksikliklere karşı çıkarak tarih bölümünde okuyan öğrencileri ezberci eğitim yerine düşünmeye teşvik etmelidir. İster okullarda, isterse de üniversitelerde olsun maalesef,  bilinçaltına bağlı facia içerikli veya kahramanlık etkinlikleri, hikayeci tarih anlayışı dışında farklı aktiviteler görmek pek mümkün değildir.

Özellikle tarihçiler bu konuda çok muzdaripler. Kendi tarihini överek geliştirmeye çalışırlar, oysaki bildiğimiz gibi bir şey eleştirilerek gelişir. Kendini yüceltmek ve düşmanı aşağılamak, tarihin inşa etmek istediği dostluk yerine, sadece nefret tohumunu eker. Buradan eğitim alarak yetişen bireyler bu ideolojik algının, örümcek ağı ören akademisyenlerin birer kurbanlarına dönüşüyorlar.

Üniversitelerde bölüme ait konferansların, seminerlerin çok az yapılması, öğrencilerin akademisyen olarak yetişmelerinde engel olabilmektedir. Hüzünlü ve kahramanlıklar onu sadece aynı gün içinde ‘içgüdüsel’ olarak tatmin ederken, sosyal aktivite ise onu bir ömür boyu yönlendirecek ve ülkesine faydalı bir birey haline getirecektir.

Üniversiteden mezun olduktan sonra birer öğretmen, bürokrat ve akademisyen olacak bu kişiler aynı yöntemi kendi öğrencilerine de uygulayacaklar. Böylelikle eğitimdeki ‘metodolojik zincir’ kuşaktan kuşağa bilinçli veyahut bilinçsiz bir şekilde aktarılmaktadır.

           Pek çok akademisyen, öğrencilerinin ‘ezberci’ olduğundan yakınır aslında burada ezberci öğrencimi yoksa akademisyenin kendisi mi tartışılması gereken konulardan biridir. Tarihin nasıl canlı bir hale getirilebileceği pek az akademisyenin düşündüğü bir olgudur. Akademik camia özellikle tarihi ‘ezberci’ kalıptan kurtarmak için öncelikle kendisi karar vermelidir. Sürekli aynı yerde ve aynı yöntemle ders işlemek de belli bir zaman sonra öğrencide ‘soğuma kompleksi’ yaratacaktır. Tarih ne yazık bizim coğrafyamızda ‘metodolojik kargaşa’ içindedir ve bu da onun düzgün aktarılmasına engel olmaktadır.
                                                                                                                            Emin Yadigarov

-
-